20 Nisan 2015 Pazartesi

Hakan Gürsu ve Leonardo da Vinci; MONAD BALKAN "İzlenimler..."

Hakan Gürsu ve Leonardo da Vinci

 MONAD BALKAN İzlenimler
monad.balkan@gmail.com

facebook-paylas
Tarih: 18-04-2015 17:33
Leonardo da Vinci 15 nisanda doğmuş. 15 nisan ‘dünya sanat günü’ olarak kabul edilmiş ve kutlanmakta. Öyle ya, Vinci bir yerde sanatın babası sayılır. Çünkü resmi, mimarlığı, tasarımları ile ve hele de metafizik öngörüleri ile insanüstü sayılabilecek niteliklere sahip. Metafizik diyorum çünkü örneğin bir ‘altın oran’ keşfi yahut icadı fiziğin ta ötesi değildir de nedir?
Galeri Sanatyapım, her yıl bir şekilde bu kutlamaya katılıyor. Bu yıl da Dr. Hakan Gürsusergisiyle bu kutlu güne katkı yaptı. Bu özel gün için bir ‘4. dünya sanat günü’ adı altında bir Sanatyapım gazetesi özel sayısı hazırlamış. Çok da güzel olmuş.
15 nisan akşamı Çayyolu’ndan hareketle Sarayın yüzü suyu hürmetine yapılan duble pardon zaman zaman triple yoldan geçerek Galeriye vardım. Baktım hayli yükünü almış; az biraz geciktim mi ne?
Sanatçımızı kalabalığın içerisinde boynuna taktığı fulardan seçtim. Galerinin sahibi fotoğraf sanatçısı İbrahim Demirel sonra tanıştırdı zaten.
Dr. Hakan Gürsu endüstri tasarımlarıyla ün yapmış bir kişi. Uluslararası 125 kadar önemli ödül almış. O, ödüllere doymuş, ödüller ona doymamış. Sırada kim bilir daha kaç ödül var?
Tabii, da Vinci gibi bir tasarımcıyı kutlamada tasarımcı bir sanatçının eserlerinin yer alması gibi bir düşünce harika bir şey. Uymuş.
Tasarımların şemalarına ben gariban bir şey anlamadan bakakalırken (lisede hesaptan kitaptan geometriden firarla edebiyat sınıfına kapağı atmıştım) ister istemez aklıma endüstriyel tasarımların dehası Nicola Tesla geldi. Einstein’ın tasarımcı versiyonu bence. Hiç ödül almış mıydı acaba? Googla’a bakmam lazım. Dünya onu görmeyi pek istememişti. Ama buluşları hele bazıları bugünkü teknolojiye ulaşmamızda büyük rol oynamıştı. Belki henüz aklımızın ermediği ve daha sonraki yıllar içerisinde keşfedeceğimiz ve yararlanacağımız buluşları bile ‘sota’da bekliyordur. Esasen öldüğünde tüm dokümanlarına ABD hükümeti el koymuş. Belki de hala bu dokümanlar üzerinde çalışmalar yapılageliyor.
              
Önemli uluslar arası kuruluşlardan dünya kadar ödülü olan Hakan Gürsu’nun da isminin dar bir ilgili çevre dışında bilinmemesi kendisinin görmezden gelinmesi niyetinin bir sonucu mudur bilemiyorum. Başarı hiçbir zaman cezasız kalmaz.
Ben, Gürsu ile Tesla arasında bir bağ kurdum ama bir de ne göreyim, Sanatyapım’ın yukarıda sözünü ettiğim özel gazete baskısında bir makale de kaleme alan Gürsu’nun bizzat kendisi Leonardo ile Tesla arasında bir bağ kurmuyor mu!…Kendi namıma sevindim.
           
Şöyle diyor: ‘…Leonardo ve Tesla gibi bilim dehalarının düşünsel yapımları gizemlerini korurken, ortaya çıktıkları bölgelere, ülkelere ve insanlığa stratejik katkıları artık çok açıktır…’
İşte, ‘gizem’ … Leonardo’dan söz ederken metafizikten de dem vurmuştum. Gizemin olduğu yerde metafizik kol gezer. Gizem kutsaldır.
Bu deha adamlara bu esinler (ilhamlar) nereden geliyor? Gizemli bir kaynaktan ki buna vahiy de diyebiliriz.
Leonardo da Vinci sanat ile bilimi birlikte kullanmış ender insanların başında geliyor. Tesla’da ise tahayyül ve pratik atbaşı gidiyor.
Da Vinci’den bize kalan en değerli eserler, ‘İsa’nın Son Akşam Yemeği’ (orijinal İtalyanca adıyla, ‘il Cenacolo’) tablosu, Mona Lisa (la Gioconda veya Fransızca adıyla la Joconde ) tablosu, Vitrivius Adamı çizimi; resim sanatında kullandığı ‘sfumato’ tekniği; sfumato, İtalyanca bir sözcük olup ‘dumanlı’ anlamına gelmektedir. Resimde bu teknik renklerin bir yerde buluşup karışmasıyla birbirlerine yumuşak geçiş yapması; diğer kullandığı teknik ‘chiaro scuro’ da İtalyanca olup ‘açık ve koyu’ demektir. Resim sanatında açıklık ve koyuluğun zıtlığı dramatik bir hava yaratmasının yanı sıra üçüncü bir boyut elde etmenin de bir öğesi oluyor. Bir başka teknik ise, havanın araya girmesiyle uzaktaki nesnelerin flulaşması…
Rönesans tekniklerinde ‘cangiante’ (figürlere hacim vermek için renklerin açık yahut koyu hale getirilmesi için kullanılan boya karışımları; açıklık ve koyuluğun figürdeki esas renkle başarılamadığı durumlarda başka renk kullanılması) ve ‘unione’ tekniği (bu tekniği Raphael Leonardo’nun sfumatosuna karşı geliştirmiş; Leonardo’daki sisli ve havaya karışıp buharlaşan renklerin yerine parlak renklerle bir uyum, bütünlük (unione) sağlamak istemiş.
Rönesansın dört kanonik resim modlarından üçü ile atmosferik etki yukarıda gördüğümüz gibi da Vinci’ye ait.
Mona Lisa tablosunda bu teknikleri fark edebiliyoruz. Gizem hep gizem, gizem. Asırlardır Mona Lisa’nın dudaklarındaki tebessümün gizemi çözülemiyor bir türlü. Tabloyu bu kadar ünlü ve değerli yapan da bu zaten. Gizem.
İsa’nın Son Akşam Yemeği tablosu da gizemler içerisinde. Bu gizemli havaya ‘Da Vinci şifresi’ deniyor. Bugün hala tartışılan ve çeşitli yakıştırmalar hatta üzerinde komplo teorileri üretilen bir resim. İsa ve on iki havarisi son akşam yemeklerini yiyorlar. Son, çünkü sonrasında İsa yakalanıp tevkif edilecek. Ah seni gidi muhbir Yehuda!
Burada daha çok İsa’nın yanındakiler kim, saklı bir figür mü var vs… gibi sorular havada dolanıp duruyor. Mesela ‘Mecdelli Meryem’ tabloda İsa’nın yanında oturmaktadır’, gibi bir görüş üretilmiş. İnsanlar, da Vinci’nin İsa’nın gizemini bildiğinden o kadar eminler ki (eminler çünkü Vinci’nin tüm gizemlerini bildiğinden eminler –nedense-) dolayısıyla Leonardo’nun kafasındaki akşam yemeği olayını çözmeye uğraşıyorlar. Bu bana Cerndeneylerindeki ‘tanrı parçacığını’ bulmayı böylece Tanrının kafasının içindekileri öğrenme çabasını çağrıştırmıyor desem yalan olur.
Altın oran tekniği Leonardo’dan binlerce yıl öncesinden biliniyor ve kullanılıyordu. Mısır piramitleri bunun en güzel örnekleri. Leonardo’nun yaptığı ise ilk kez altın oranı çizdiğiVitrivius Adam’ıyla sistematize etmiş olması. Bilimsel bir tabana oturtması. Bilimsel diyorum, belki yanlış bir sözcük kullanıyorum çünkü bilim başka bir şey. İlim diyelim. İlim, bilimi de kapsayan geniş bir kavram. İrfanı da kapsayan bilgelik, diyelim.
Leonardo da Vinci’nin doğum günü kutlu olsun. Bir doğum günü pastası da hazırlanıp sunulsaydı acaba daha mı bir anlamlı olurdu? Ama sorun; pastayı kim kesecekti?

Bu kutlu doğumun yol açtığı ‘dünya sanat günü’nü gönülden kutlayalım. Giderek bu günü kapalı mekanlarla birlikte açık alanlarda da festivaller şeklinde kutlayalım derim. Kitlelere mal edelim. Kadehleridoldurup boşaltalım; hep birlikte alkışlarla ‘fondip’leyelim.
***
HAKAN GÜRSU ve LEONARDA DA VİNCİ tasarım sergisi
15 nisan-1 mayıs 2015
(Galeri Sanatyapım; Alparslan Türkeş cad. 7/A Beştepe Ankara, 0312 222 19 06 www.galerisanatyapim.com)
***
Not: Dr. Hakan Gürsu, endüstri ürünleri tasarımcısı; bina bilgisi ve kentsel çevre alanlarında akademik ünvanları var. DESİGNOBİS adlı bir tasarım/inovasyon şirketinin kurucusu; en bariz özelliği bilinen sorunlara farklı bakış açıları ve çözümler üretmesi. Halen ODTÜ’de öğretim üyesi.

monad balkan
17 nisan 2015 ankara

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder