NEVESER AKSOY
resim sergisi & 1-30 nisan 2014
(ankara sanayi odası kültür merkezi;
Atatürk bulvarı 193
kavaklıdere ankara)
Neveser Aksoy’u Ankara’da bir sergisinden tanımıştım. Aradan
yıllar geçti ama iletişimi koparmadık. Sanatçı olan ablası Nevbahar Aksoy da Ankara’da düzenlenen bazı fuarlara gerek
kendi gerek kardeşi adına katılmıştı, hatırlıyorum. Birbirlerine hiç benzemeyen
ama kardeş oldukları nedense ilk bakışta hemen anlaşılan böyle ilginç bir
kardeşlik bağıntısı ne gördüm ne işittim. Neveser Aksoy Paris’de yaşıyor.
Oralarda eğitim görmüş bir sanatçımız. Sergide kendisini bekleyen bir sürpriz
de vardı; bir lise arkadaşıyla ilk kez bir araya geldi. Bilirim bu tip
karşılaşmaları. İnsan yeni arkadaşlar tabii ki edinebilir ama eski arkadaşla ‘yav
nerede kalmıştık?’ der ve oradan devam edersiniz. Aradan yıllar geimiş, hiç
fark etmez.

Sergiye gelirsek; konu pencereler. Bu pencereler bazen
ardındaki dünyayı saklıyor, bazen içindeki yaşamı çiçek açar gibi gözümüzün
önüne seriyor, bazen de bambaşka alemlere hem sizi hem kendisini daldırıyor götürüyor. Duvar resimleri (graffiti)
de Aksoy’un ilgi alanı içerisinde. Paris’den, İstanbul’dan kokular var. Eski sanatçıları hatırlarım, ‘ben
Paris’deyken…’ diye lafa başlarlardı. O zaman akan sular dururdu. Ama işte şu
anda karşımda tam bir ‘Parisienne’
sanatçı var. Graffitinin ilk çağlarda mağara duvarlarındaki resimlere
kadar tarihi bir yolculuğu var. Müthiş ressamlardı bu ilk atalarımız. Modern
devirlerde ise yeniden doğuşu ise büyük ölçüde Berlin’i ikiye ayıran duvarın
üzerine yapılan resimler ve yazılan yazı ve sloganlarla olmuş. Bugüne gelirsek
‘hip-hop’ kültürünün etkisini görüyoruz. Hiphop dışlanmışların kültürü.Zaten
alt kültürler üst kültürlerin temelini oluşturuyor. Ben üst kültürden gelip de
tutunan bir sanat dalı bilmiyorum. En azından özünde alt kültürdür ama üst
kültür olarak gözüebilir. Üste geçen alt kültür rafineleşerek
evrenselleşebiliyor.

Neyse, özellikle
Amerika’da 1970’lerde gettolarından çıkan zencilerin başta müzik olarak
geliştirdiği bir kültür bu hip hop. Sonraları duvarlara da sıçramış. Özünde
protest kültürüdür. Bizde de özellikle Gezi olaylarında graffitinin en güzel
örneklerini gördük. Yaratıcı bir milletiz aslında; beynimizdeki zincirlerden
bir kurtulsak!Kurtuluyoruz, kurtuluyoruz!... Graffiti sonunda popüler bir
evrensel sanat dalı oldu çıktı. Tabii pencereler olur da graffiti olmaz mı?
İşte Neveser Aksoy’un pencerelerinin bulunduğu duvarlar da böyle. Nasıl yapmış?
Karışık teknik kullanıyor; akrilik, kum, kolaj, camaltı… Kolajlarında ya graffiti
örneklerini fotoğraflayıp kullanıyor, ya bazı duvarlardan, ya da gazete mecmua
gibi graffiti örneklerini kesip kullanıyor. Camaltı eserleri ise gerçek
pencerelerin gerçek boyutunda; çerçeveleri de hakiki pencere çerçeveleri Ama
bu çerçeveleri de kendisi yapıyor. Dolayısıyla pencere çerçevesi sergisi de
görmüş oluyoruz. Camaltılarında hakiki cam yerine ‘verre artificiel’ (yapay
cam) malzemesi kullanıyor. Bu da camın kırılma tehlikesine karşı bir önlem ayni
zamanda. Camaltının geleneksel mitolojik konularının yerine gene modern hip-hop
kültürünün örneklerinin sosunu görüyoruz. Orijinal ve ilginç bir dünya. İşte bu
bu dünyanın sergisi. Sanatçı büyük graffitiler yapmayı da düşünüyor. Şöyle ki, direkt
duvarlara resim yapmak yerine afiş gibi hazırlayacağı tipik graffiti
örneklerini şehir duvarlarına kolajlamak! Nasıl fikir? Merakla bekleyeceğiz.
monad balkan 2nisan 2014 ankara