24 Eylül 2014 Çarşamba

SANATÇI OLMAK VE KENDİNİ SANATÇI SANMAK; Funda TÜMER & FINE ART SANAT BİRLİĞİ

SANATÇI OLMAK VE KENDİNİ SANATÇI SANMAK
Seramik Sanatçısı, Ressam 
Funda TÜMER
Son yıllarda gerek sosyal medyada gerekse diğer ortamlarda yaptığım gözlemlerimden çıkan tatsız sonuçlar beni bu yazıyı yazmaya mecbur bıraktı.
Her zaman söylediğim gibi sanatçı olmak hiç kolay değildir. Bu ünvana sahip olmak ve taşıyabilmekte öyle kolay bir iş değildir. Sanatçı kişi sadece yeteneği ile var olmaz. Aynı zamanda duruşu, düşünüşü, bakış açısı ve yorumlaması ile de var olur. Kendini sürekli geliştiren ve asla oldum demeyen kişidir. (Sanatçı Kimdir yazımı okuyabilirsiniz)
Bu yazımda sanatçıdan daha çok kendini sanatçı sanıp öyle ilan eden kişiler üzerinde durmak istiyorum.
Özellikle son yıllarda sosyal medyadaki platformlarda profil isimleri ve paylaşımlar ile paylaşımların altına yapılan yorumlar dikkatimi çekmekte. Painter gibi başa konulan ünvanlardan sonra isimlerini yazmaktadırlar.
Birçok teknik hata ile dolu son derece amatör çalışmaların ve çoğu zamanda kopya edilmiş çalışmaların altında yazan övgüleri hayretler içerisinde kalarak takip etmekteyim. Sanırsınız ki eser bir başyapıt.
Oysaki bu kişilerin çoğu emekliliklerinden sonra ya da mesleklerinden arta kalan zamanlarda sanata merak salmış ve kurslarda resim eğitimi alan kişilerden oluşmaktadır. Yanlış anlamayın sevgili dostlar bu çok güzel asla bunu eleştirmiyorum. Kişilerin sanatla uğraşması takdir edilecek bir konudur. Benim eleştirdiğim bu kişilerin kendini sanatçı ilan etmesidir. Üç ayda beş ayda ya da bir yılda kimse sanatçı olamaz. Resim yapmayı elbet öğrenebilir birde yeteneği varsa öğrenme süreci çok da hızlı olabilir.
Bu kişiler çalışarak ve kendilerini geliştirerek elbette sanatçı ünvanına layık kişiler de olabilir. Ama Sanatçı olmak o kadar kolay değildir. Bu kişilere on tane sanatçı sayın deseniz sayamıyorlar. Sanat akımlarını sorsanız cevap veremiyorlar. Gördükleri bir tekniği tanıyamıyorlar. Sanat tarihi konusunda bilgiye sahip değiller ve daha birçok şey hakkında maalesef bilgileri yok. 
Çoğu zaman bir fotoğrafa bakarak resim yapıyorlar. Hayal gücünden resim yaptıkları zaman ise maalesef bir sürü teknik hatayla dolu bir resim ile karşılaşıyorsunuz.
Böyle kişiler olunca altta yazan yorumların da bir başyapıta yapılan övgü halinde olması çok da şaşılacak bir durum değil aslında. Çünkü fırça tutmaktan daha fazlasına maalesef sahip değiller.
Şimdi böyle bir kişi sadece fırça tutabiliyor ve resim yapabiliyor ya da yapmaya çalışıyor diye kendini nasıl sanatçı ilan edebilir.
Bu durum yıllarını sanata adamış hayatları sanat üzerine kurulmuş olan gerçek sanatçılara yapılmış çok büyük bir haksızlık hatta hakaret değil midir?…
***
FINE ART SANAT BİRLİĞİ
Duyguları ve düşünceleri resim, heykel ve seramik eserler ile anlatmayı ve yaşam ile sanatı buluşturmayı amaç edinen FINE ART SANAT BİRLİĞİ bu doğrultuda projelere imza atan bir birliktir.
Seramik Sanatçısı & Ressam Funda TÜMER ve Heykeltraş & Ressam Erdinç SAKİN tarafından 2012 yılında kurulmuştur.
Yurt içi ve dışı karma sergiler ve sosyal sorumluluk projeleri için sergiler düzenleyen birlik küratörlük konusunda da çok başarılı işler gerçekleştirmektedir.
Sanatın topluma öncü olması gerektiğinden yola çıkan birlik  hem karma sergiler ile sanatı ve sanatçıları buluşturmakta hem de geniş kitlelere ulaştırmaktadır. Aynı zamanda bu öncü olma görevi ile Sosyal Sorumluluk Projeleri düzenlemekte, her yıl seçtikleri ve anlaştıkları bir veya iki kurumun sesi olmaya destek vermektedirler.
İş Ortakları Usta ve Çırak Organizasyon ile beraber aynı zamanda seminer ve atölye çalışmaları yapmaktadırlar.
Birlik Bünyesinde international 2000 üye yer almaktadır.

9 Eylül 2014 Salı

Ressam (Contem porary art, Genius Artist) Mehmet UZEL

Ressam Mehmet Uzel; Topkapı Sarayı'ndan İstanbul Boğazına Bakış, 50 x70 - Yağlı Boya
Ressam Mehmet Uzel; Mogan Gölü'nde Balıkçının Evi, 60X210 - Yağlı Boya
Ressam Mehmet Uzel, Kahvehane - 50 X 70 - Yağlı Boya
İletişim ve Bilişim
Ressam Mehmet UZEL 
TEL: 0312 417 52 62 & GSM: 0536 483 28 18
e. MAİL: ressammehmetuzel@gmail.com
***
Ressam (Contem porary art, Genius Artist) Mehmet UZEL'in
eserlerinden örnekler
Ressam Mehmet UZEL
Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL


Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

Ressam Mehmet UZEL

8 Eylül 2014 Pazartesi

BİR SANATÇININ KALEMİNDEN EĞİTİM VE ÖNEMİ Seramik Sanatçısı & Ressam, Funda TÜMER

BİR SANATÇININ KALEMİNDEN:
"EĞİTİM; ETKİSİ VE ÖNEMİ"
Seramik Sanatçısı & Ressam, Funda TÜMER
Seramik Sanatçısı & Ressam
Funda TÜMER
Şartların giderek zorlaştığı ve olumsuzlaştığı bir dönemdeyiz. Böyle bir dönemden eğitim sistemimizde etkilenmişken üzülmemek mümkün değil.
Eğitim temelde aile de başlayan ve okul ile devam eden bir süreçtir ve bir döngüdür.
Bir döngüdür çünkü eğitim seviyesi yüksek bir anne, baba, ve öğretmen aynı şekilde bir çocuk dolayısı ile de bir nesil ve toplum yetiştirir.
Peki, eğitim sistemimiz içinde bulunduğu tüm şartlar ele alındığında ne kadar başarılıdır. Eski ile yeni karşılaştırıldığında şu zaman ki durum ve nesil nerede ve nereye gitmektedir.
Bu konuyu farklı açılardan değerlendirelim. Öncelikle bir sanatçı olarak sanat kısmından değerlendirmek istiyorum.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de söylediği gibi ‘’Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir’’.
Okullarımızdan müzik ve resim derslerinin saatleri azaltılmıştır ve giderek yok edilmeye çalışılmaktadır. Peki, bu dersler eskiden ne kadar başarılı bir şekilde bize aktarıldı. Resim ve Müzik dersleri ilgisi olmayan öğrenciler tarafından nasıl değerlendirildi ve öğretmenler tarafından o öğrencilerin de derse ilgisi sağlanabildi mi. Cevabı koca bir HAYIR… Sanatın bir toplum için önemi yeterli derecede aktarılmadığı ve öğretilemediği için işte tam da bugün buna sahip olamayan o eski öğrenciler tarafından bu müfredat yok edilmeye çalışılmaktadır. Ve sonuç hayat damarlarından biri koparılmaktadır.
Peki diğer hayat damarları Bilim ve Tarih ne seviyededir. Bilimin önemi ne kadar doğru bir şekilde eğitim sistemi içindedir ve yeterlimidir. Biyoloji, Fizik, ve Kimya mezunlarının iş bulamadığı bir ülkede bilim ne durumdadır, bilimin olmadığı bir ülke sizce ilerleyebilir mi.
Bunun cevabı da koca bir HAYIR…
Peki ya Tarih. Geçmişini bilmeyen bunu dizilerden yazılmış senaryolardan öğrenmeye çalışan bir toplum mu olacağız. Hayır. O halde okullarımızda tarihimizi en iyi şekilde öğreteceğiz çocuklarımıza.
21 yaşında fetih yapan, sürekli okuyan, dünyayı öğrenen ve hükmeden bir ata soyunun torunları olduğumuzu bilecekler. Atamızın izinde ilke ve inkılâpları’na bağlı kalmanın ne kadar önemli olduğunu öğreteceğiz. Bu vatana kolay sahip olunmadığını binlerce şehidin kanının üstünde kurulduğunu bilecekler ki yeri geldiğinde ön cephede göğüslerini siper edebilsinler.
Kavga ile savaş ile sokaklarda bağırıp çağırmak ile kırıp dökmek ile hiçbir yere varılamayacağını en güzel haykırışın en güzel savaşın düşünmek, çalışmak, üretmek, adil olmak, haksızlığa boyun eğmemek gibi kavramlardan geçtiğini bu kavramlara sahip olmanın ise kalemden kitaptan kısacası eğitimden geçtiğini öğreteceğiz.
Buraya kadar tamam...
Peki ya değerlerimiz ne durumda. Neredeydi ve gittikçe nereye gitmekte. Okullarımıza ve öğrencilerimize bakarak değinmek istiyorum bu önemli noktaya.
Yaşıtlarım ve yaşım üstündeki nesil çok iyi bilir biz siyah önlüğün asaleti ile büyüdük. O zamanlarda okulun bir kokusu öğretmenlerin bir tadı vardı. Okula giderken en yoksulundan en zenginine kadar herkes eşit giyinirdi. Kızlarda saçlar toplanır, erkeklerde ise kısa bir traş yapılırdı. Tırnaklar kesilir ve tertemiz olurdu. O yıllarda öğretmenlere sonsuz bir saygı vardı.. Kimi takdir alır kimi zayıf alırdı ama kimse kuralları bozmazdı. Okul aile demekti. Orda bambaşka bir aşk vardı.
Peki ya şimdi bu koku bu tat kaldı mı?..
HAYIR. Saçları boyalı, tırnakları ojeli, eteği mini, suratı makyajlı genç kızlar, saçlar jöle ile yıkanmış genç erkekler,’’ hey hoca naber’’ diyen bir öğrencilik. Okulun bir podyum değil bir eğitim öğretim kurumu olduğunun farkına varamamış bir gençlik.
Ben diyorum ki sevgili dostlar gidişatın bu hale gelmesi de yine eğitimden kaynaklıdır.
Eğitim sadece derslerden ibaret değildir. Ahlak, kültür, değer yargıları, saygı, vicdan, kurallara uymak, disiplin, sevgi gibi kavramlarda eğitimin içindeki parçalardır. O halde eğitim bir bütündür. Parçalardan biri eksilirse puzzle asla tamamlanamaz.
Bu doğrultuda başta aile ve öğretmenlerimize çok büyük bir görev düşmektedir.  Atamızın izinde ilke ve inkılâplarına bağlı, kalpleri vicdan ve sevgi dolu bir nesil yetiştirmelerini dilerim. Umutlar hiç bitmesin. Geleceğimiz çocuklarımızdır. Ne kadar iyi ve başarılı eğitim o kadar aydın bir ülke demektir...
FUNDA TÜMER
Seramik Sanatçısı & Ressam